Cenx
Cuma, Mayıs 30, 2014
o uzaktan kumanda kafanda kırılsın.
arrow'u izliyorum da şimdi. bu bir haberi duyar duymaz tak diye tvyi kapatıp mevzuya giren zihniyetten bolca gördüm burda da. bir gün biri kalkıp haberin ortasında tak diye kapatırsa çok pis küfür ederim sanırım ben. niye kapatıyorsun oğlum manyak mısın derim oturduğum yerden. dik dik bakarım.
Çarşamba, Şubat 27, 2013
Durak Maceraları
Akşam sessiz sakin evime
gitmek için 03.00 sularında yola çıktım. Üst geçite çıkıp metrobüs durağına
indim. Yerinde zor duran kör kütük sarhoş bir adam dışında kimse yoktu.
Yakından bakınca yüzünün sol yanı kan içindeydi. Bir sigara yakayım diye
yeltendim fakat ateşimin olmadığını gördüm. Şimdi bu sarhoştan istesem bıdı
bıdı yapabilir diye düşündüm, sonra e yaparsa döverim lan ne olacak diyerek adamdan ateş istedim. Bana
dünyanın en düzgün Türkçesi ile “dostum benimde yok, ben de ateş arıyorum
bulsam hemen yakacağım bir tane” dedi. Dumur oldum, ayakta duramayan bir insan
nasıl benden daha iyi bir Türkçe kullanabilir? Bu sırada merdivenlerden durağa
bir genç daha indi. İki koca bavulla zar zor yanıma gelip korkmuş gözlerle
biraz uzağımdaki sarhoşu kesti ve bana “buradan beylikdüzüne gidebilirim değil
mi?” dedi. “Evet” dedim “gidebilirsin”. Bu arada “ateş var mı?” diye sordum.
“var” dedi çıkardı sigaramı yaktı. Daha sonrasında “ya benim biletim yok otobüs
para alıyor mu?” diye sordu. “para kabul etmiyor” dedim “ama bende kart var
basarız”. Daha sonrasında okulu bitirmiş gelmiş otobüs arıza yapmış falan
konuşmaya etmeye başladık. Gayet iyi düzgün matrak bir gence benziyordu. Neyse
otobüs geldi bindik. Gel otur diye önündeki koltuğu gösterdi. Gittim oturdum.
bir yandan sohbet ederken şöför yolcunun tekiyle kavga edecek gibi oldu, bizim
eleman iyice tedirgin oldu, bende lafa tuttum tırsmasın diye. “ya” dedi “sen
hiç otuz göstermiyorsun” dedi. Dedim sen kaç yaşındasın? “yirmi dört” ha iyi
falan derken “ya sen telefonunu versene kafeye gelirim arada” dedi. Verdim
bende. Sonra benim yanım boşaldı. Dur ben duyamıyorum seni diye yanıma oturdu.
Bana bakmaya başladı. “yaa” dedi “sen gerçekten hiç otuz göstermiyorsun
maşallah” dedi. Bende hafif bir gerginlik oldu o an. Gözlerini çevirmedi benden
ve sorular sormaya başladı, yalnız mı yaşıyorsun dedi mesela. ee kem kum diye
cevaplar vermeye başladım. Deminki rahatlığımdan eser kalmadı. Biraz önce
normal duran adam bir anda mahmur mahmur bakmaya başladı bana. Neyse durağım
geldi. Elini sıktım “hadi” dedim “iyi bak kendine”. Otobüsten inince kendi
kendime gülmeye başladım. Lan dedim niye elin adamına telefonunu verirsin ki? Tamam,
müşteri müşteridir de yeri zamanı değil. Tam ben bunları düşünürken mesaj
geldi. Çekine çekine açtım telefonu bi baktım “ya ben sana biletin parasını
vermeyi unuttum :(((“ diye mesaj atmış arkadaş. Dedim “versen de almazdım zaten
iyi oldu o muhabbete girmediğimiz”, ardından “ya ben kendimi kötü hissettim
şimdi :(((“ deyince ben de “sen daha bir an önce evine git, takma bunları”
dedim. Oda “gidince mesaj atarım” dedi. Ben şaşırdım. Lan banane amk. Atmazsan
ne olacak ki? Diyecektim fakat neyse dedim ve bir daha cevap vermeme kararı
aldım. Sonra duş alıp yatağıma gömüldüm. Tam uykuya dalacakken bir mesaj daha.
“ben eve geldim :))) sen ne yapıyorsun?” cevap vermedim tabii. Sonrasında
“uyudun mu?” “çok çabuk uyudun” ve sabahında “günaydın” 1-2 saat sonrasında
“hey beni unuttun beni yaw” mesajı geldi. Cevap vermiyorum ama devam ederse
sanırım uygun bir dille izahata gireceğim. çok pis punduna geldim. Belki benden
sinyal almasında benim yardımsever davranmam ve muhabbetimin de etkisi var tabi
adama suç atmamak lazım, öte yandan kadınların da neler yaşadığını az çok
anlayabiliyorum. Eşcinseller ile bir alıp veremediğim de yok aksine insanların
cinsel kimliklerine karışılmasını doğru bulmuyorum ama ummadık taşın baş
yarması da bana çok komik geldi. Bu da böyle bir günümdür. Macera dolu
İstanbul’umu seviyorum.
Pilavcıda ibretlik ayar.
Bi gün işten çıkmış eve gidiyordum saat 01.30 falandı yanılmıyorsam. Her zaman uğradığım seyyar
pilavcıya yanaştım, selamlaştık dedim bana bir tane versene tavuklu, üstüne başka bir şey koyma sadece tombul acı biber olsun. tamam dedi. Orada biraz alkollü ellili yaşlarda bir amca yanda sakin sakin pilavını yiyen bir gence, "nerelisin sen" diye durduk yere sordu. Bizimki bi iç çekti. Şimdi hatırlamadığım bi yer söyledi. Bizim yaşlı amca da haa bende şuralıyım. "şuralılardan adam çıkmaz ama" dedi. Bizim genç bi kere daha iç çekti. Adama bakıp gülümsedi ve sonra "adam anasının *mndan çıkar amca" dedi. Hepimiz donduk kaldık. Yaşlı amca heeee diyebildi bir tek. Sonra devam etti bizim gençten eleman "adam dediğin oradan çıkar başka bi yerden çıkmaz" her memleketten itte çıkar o.çocuu da çıkar, şerefsizi de, delikanlısı da çıkar. O yüzden çok takma abi o meselelere dedi. Sonra pilavını bitirdi borcunu ödedi. Herkese hayırlı akşamlar deyip çekti gitti. Bizde usul usul pilavımızı yiyip dağıldık.
pilavcıya yanaştım, selamlaştık dedim bana bir tane versene tavuklu, üstüne başka bir şey koyma sadece tombul acı biber olsun. tamam dedi. Orada biraz alkollü ellili yaşlarda bir amca yanda sakin sakin pilavını yiyen bir gence, "nerelisin sen" diye durduk yere sordu. Bizimki bi iç çekti. Şimdi hatırlamadığım bi yer söyledi. Bizim yaşlı amca da haa bende şuralıyım. "şuralılardan adam çıkmaz ama" dedi. Bizim genç bi kere daha iç çekti. Adama bakıp gülümsedi ve sonra "adam anasının *mndan çıkar amca" dedi. Hepimiz donduk kaldık. Yaşlı amca heeee diyebildi bir tek. Sonra devam etti bizim gençten eleman "adam dediğin oradan çıkar başka bi yerden çıkmaz" her memleketten itte çıkar o.çocuu da çıkar, şerefsizi de, delikanlısı da çıkar. O yüzden çok takma abi o meselelere dedi. Sonra pilavını bitirdi borcunu ödedi. Herkese hayırlı akşamlar deyip çekti gitti. Bizde usul usul pilavımızı yiyip dağıldık.
Çarşamba, Aralık 19, 2012
Felix
Çarşamba, Kasım 28, 2012
Commando Tabbies
Kışlada bütün komandolar hazırlanıp cıkıyolar. Bana böyle cırtlak fuşya rengi gibi bi tavşan kostumu giydiriolar. Teletubbies tarzında kocaman bi kostum böle kulakları uzun baya. terrörist gördümmü ilk bana ateş açıyor, askerlerde mevzilenio felan. Takma dişlerim var ve lay lay lalaaoooy die ellerini sallaya sallaya geziyorum asker gurubunun önünde.
Bir de şey bu komando birliği devam ediyor, ben tavşan olarak önden gene. Bir vadiye cıkıyorlar douğda. Düşün çorak topraklardan birdenbire teletubbies ovasına çıkıolar. orada öyle laa laa die takılan teletubiesler. Meersem orası onların gerçekten eviymiş.
terröriste yardım ve yataklık ediolarmış. Resmen rezillik.
Bir de şey bu komando birliği devam ediyor, ben tavşan olarak önden gene. Bir vadiye cıkıyorlar douğda. Düşün çorak topraklardan birdenbire teletubbies ovasına çıkıolar. orada öyle laa laa die takılan teletubiesler. Meersem orası onların gerçekten eviymiş.
terröriste yardım ve yataklık ediolarmış. Resmen rezillik.
Perşembe, Ekim 04, 2012
8.30
Sabah
8.30 da uyanıp "oh lan ne güzel erkenden uyandım" dedikten sonra
saatin bir anda 9.37 olması. Kalkıp bir çay içip kemerimi ve çantamı aramam,
sonrasında kemerimin belimde çantamın da omuzumda olduğunu boy aynasında
görerek fark etmem.
Salı, Eylül 18, 2012
Heheeeyt
Tanrılarınız için adam öldürmeye devam edin. Ben şeytanım için sevişmeye devam edeceğim. bakalım kim helak olucak?
Pazartesi, Eylül 03, 2012
İnsanlar kurusa ya...
Kışın karlarla kaplı ovada yürürken ayaklarımın altında karı üzerinden adımlarımca temizlenmiş gri otlara baktım. Yazın yeniden yeşilleneceklerdi. Biz insanlarda öyle olsak nolurdu acaba dedim...
"Kış yaklaşırken kendimizi toprağın altındaki sığnaklara atar orada uygun bi yerde uyur ve bir ot gibi kuru kalırdık. Yazın uyanırdık bi bakmışız bazılarımızı kurtlar yemiş, bazı sığnaklar yıkılmış, bazılarına vahşi hayvanlar giriş yolu bulmuş. Sığnaktan cıkıp diğerlerine bakıyoruz, çoğu yoklar. Üzülüyoruz. Sonra tabi teknoloji ilerler. Kışın bizi kurumaktan korumak için özel elbiseler icad ederiz. Bu elbiselerin maliyeti çok pahalı olsun. O yüzden sadece ordumuza giydirebiliyoruz olsun. Neyse, kışın uykuya dalıyoruz. Büyük devletler küçüklerin sığnaklarına o elbiseli ordularıyla saldırıp yokediyorlar. sığnaklara girip herkesi yakıyorlar. Dünya siyasi haritası her ilkbaharda bu sebepten değişiyor. İnsanlar uykuya dalarken ölecekmiş gibi vedalaşıyor."
"Kış yaklaşırken kendimizi toprağın altındaki sığnaklara atar orada uygun bi yerde uyur ve bir ot gibi kuru kalırdık. Yazın uyanırdık bi bakmışız bazılarımızı kurtlar yemiş, bazı sığnaklar yıkılmış, bazılarına vahşi hayvanlar giriş yolu bulmuş. Sığnaktan cıkıp diğerlerine bakıyoruz, çoğu yoklar. Üzülüyoruz. Sonra tabi teknoloji ilerler. Kışın bizi kurumaktan korumak için özel elbiseler icad ederiz. Bu elbiselerin maliyeti çok pahalı olsun. O yüzden sadece ordumuza giydirebiliyoruz olsun. Neyse, kışın uykuya dalıyoruz. Büyük devletler küçüklerin sığnaklarına o elbiseli ordularıyla saldırıp yokediyorlar. sığnaklara girip herkesi yakıyorlar. Dünya siyasi haritası her ilkbaharda bu sebepten değişiyor. İnsanlar uykuya dalarken ölecekmiş gibi vedalaşıyor."
Çarşamba, Ağustos 15, 2012
Türk filmi
Bir Türk filminde görmüştüm. Dul bir kadın vardı. 2 çocuk
annneeaaa anneaa bize niye et almıyorsun, bize niye tatlı almıyorsun
böhühühühühü diye ağlıyorlardı. Sonra azıttı bunlar kadına vurdular falan
hatta. Kadında ağlıyor içi parçalanıyor. Sonra ne oldu kadın gitti teker teker
manavına verdi, pastanesine verdi, kasabına verdi, bi sürü yicek aldı çocuklara
geldi.
amk sizin yazacağınız senaryonunda. Sizin çekeceğiniz filminde deyip
gittim oradan.
Perşembe, Haziran 28, 2012
Futbol düşmanı.
Bu aksam 11-12 arası halı saha maçım var. en son topa 1996
senesinde dokunmuş, kendi kaleme gol atmış ve şu anda ortağım ve en iyi dostum
olan Timu kum saha içinde depar atarken tek parmağıyla beni işaret edip
"kendi kalesine gol atttıeeaaa eheahae" diyerek rezil etmişti. o
günden sonra bir daha futbolu sevemedim. İşin komiği o topun başında topu
almaya calısan 5 kişiden biriydim ve ne olursa olsun bir kere vurmalıyım bende
diyerek aradan sıyrılıp topa vurduğum anda hiç kimse ellememişti bir daha o
topu. tıngır tıngır gitti bizim kaleye, ulan 5 kişi debeleniyordunuz ya tutmak
için biriniz daha vuramadınız mı :(?
Buda böyle bir
anımdır.
Salı, Haziran 05, 2012
Saat 9 da kalktım
Telefonun
alarmı çalıyor, saat 9.00. işe gitmem gerekiyor, yatağımda şöyle bir döndüm ve
kalkıp banyoya gittim. Dişlerimi elimi yüzümü derken başladım saçlarımı
taramaya. Bir sağ yatırıyorum bir sola. Olmadı ortadan ayırıyorum ama hala
yatakta dönmenin sonrasında tekrar uykuya dalıp rüya görmeye başladığımı idrak
edemiyorum. olm cengiz senin saçın yok ki? Neyi tarıyorsun yarraaam. İrkilerek
uyandım sonra. Hah dedim baktım saat 12 üşenmedim alkışladım kendimi. Yatakta
kendi kendini alkışlayan bir adam. Mutluydum ama. Beş on dakika da olsa saç
özlemimi giderdim sanıyorum. Hepinize allah zihin açıklığı versin.
Pazar, Nisan 22, 2012
Portakal Festivali
orange country iide biri de demiyor ki bir kilo portakal alalım da keyfimiz yerine gelsin.
Pazartesi, Ocak 02, 2012
Bardak Populasyonu ve Kahraman Bardak Destanı
Sabah
temizliği ardından bulaşıkları yıkamaya yeltendiğimde birdenbire onların
değiştiğini fark ettim. İlk kullandığım bardaklar büyük ölçüde azalmıştı ve
nereden geldiğini bilmediğim bir çeşit bardak türemiş, neredeyse ilkleri ile
aynı sayıya yaklaşmışlardı. Sabah sabah aslında her sabah yıkadığım bardakların
bile değiştiğini görünce sevindim. Çok sevindim hem de. Hep böyle değişsin, hiç
bir şey yerli yerinde kalmasın... Asıl amacım gelecek nesildeki bardaklara
ataları hakkında bilgi taşımak aslında. Onların şanlı ve gururlu tarihini
anlatacağım onlara. Nasıl kola taşıdıklarını. Yüksekten düşen bir bardağın
nasıl kırılmayarak günü kurtardığını ve kahraman olduğunun destanını mesela...
Böylece yeni nesiller atalarının yolundan ilerleyecek... Çok yaşa kahraman
bardak!
Cumartesi, Aralık 31, 2011
Pazar, Aralık 25, 2011
Cumartesi, Aralık 24, 2011
Salı, Aralık 13, 2011
Kesin ve Net!
Facebookta "Allah kesin var" diye bir gurup gördüm. Ne yapacağımı şaşırdım elim ayağıma dolaştı lan. "Kesin" varmış olm allah. Ben bilseydim böyle yaparmıydım hiç :(
Cuma, Ekim 21, 2011
Çoban
İlkokul 2-3 ya da 4, tam
hatırlamıyorum. Müsamere düzenlenecek. Bizim sınıftan ben ve benimle aynı
gösteriyi yapacak 4-5 kız seçilmiş. Sınıf öğretmenimiz bize ne yapmamız
gerektiğini gösterecek, kaldırıyor tahtaya. Ben ortada duracak mışım kızlarda
etrafımda dans ede ede dönüp, arada bir durup ellerini çırpacak, işte bilmemne
çoban bilmem ne çoban ebenin amı var mıı? Gibisinden bi soru soracaklar sonra
bende onlara mani ile karşılık vericem...
Neyse saydı etti
öğretmen. Beni ortaya koydu sınıfın da en şeker en mini mini 4-5 kızı
geçti etrafıma başladılar dönmeye. Fakat her nasılsa ben bir tokatla uyandım.
Öğretmen başımda "oğlum söylesene manini!" diye höykürüyor. Meğersem
kızlar çoktan dönmüş, durmuş, ellerini çırparak manisini söylemiş, benden cevap
bekliyor. BEN o arada nasıl dalmışsam. Hiç hatırlamıyorum nasıl geçti o zaman. Sanırım
o sırada ağzımdan salya akıyordu ve ben "eeheee ehee" diye
sırıtıyordum kızlara bakıp. Neyse o şoku atlatıp bende manimi takır takır
söyledim. Hoca çok beğendi ve "haydi o zaman cenxcan senin annen terzi
sana şöyle güzel bi çoban aba sı ve çarığı diksin. Şu şu gün müsamere var, o
güne kadar böyle çalışın, müsamere günü de gösterinizi yapın" dedi
Ben koşa koşa gittim anneme
anlattım olayı, oda çok sevindi ve minik oğluna özene bezene aba ve çarık dikti
ki benim annecim çevresinde ünlü bir terziydi. En güzel müsamere kıyafetini
dikti bana kadın. Çarıklarım, abam ve o koskoca kafam la öylesine bir çobandım
ki, sanki bunun için yaratılmıştım. Müsamere gününü iple çekiyordum, her gün
bir iki kere yeniden tekrarlıyorduk hareketlerimizi.
Müsamere günü geldi çattı,
okulumuzun tiyatro salonu hınca hınç dolu. Herkes sırasıyla çıkıp gösterisini
yapıyor ama hiçbirisi benim kadar iddialı değil. Sahnede resmen estirecektim,
kendimden o kadar emindim ki, yanımdaki kızların orada olduğunu bile fark
etmedim. Sonra annem elimden tuttu kulise gittik. Orada poşetten çıkardığım
abamı ve çarıklarımı giydim. Sonra hocam yanıma yaklaştı ve anneme programın
çok sıkışık olduğunu bu yüzden aradan bir kaç oyunu çıkarmak zorunda
kaldıklarını, cenxin oyunun da bunlardan biri olduğunu söyledi. Benim boynum
büküldü direk. Annecim de benim o halimi görünce içi yandı ama ne yapsın kadın.
Neyse oğlum bi dahaki müsamere de yaparsın gösterini üzülme dedi. Gel de bana
anlat. Hayata küstüm. Şimdi düşünüyorum da o gün o sahneye çıksam, o insanların
alkışlarını falan görsem belki de merakım artacaktı sahne sanatlarına, o yönde
çok daha girişken ve hevesli olacaktım. Böylece bir hayatın seyri değişti işte.
Sonraları rol yapma sevgim yüzünden frp ye sardım, hayatım boyunca masa başında
arkadaşlarımla rol oyunu oynadım ama hep içimde bir ukde kaldı o öyle.
Perşembe, Ekim 20, 2011
Everyday Im Shufflin
http://www.indieshuffle.com da çok hoş bir sitedir.
her sabah kafede bir bardak kahvemi alır bu siteyi açar ve mest olurum.
her sabah kafede bir bardak kahvemi alır bu siteyi açar ve mest olurum.
Salı, Ekim 04, 2011
Dans
Bu dans denen ziga bana ne kadar ilginç geliyor var ya.
çok garip lan. expectations vs reality. Ben dans ettim mi çemçük ağızlı john gibi göründüğümü sanıyorum fakat. Adeta bir ace ventura jim gibi olduğuma eminim. Hatta kemal sunal "fes başım" tadını verdiğime de eminim yani. O kadar mat bir eminlik ki bu alternatifi yok. Halbuse millete ne de güzel yakışıyor. Eleştirmenler john travolta'nın dans etmemesi gerektiğini. bunu hiç beceremediği halde neden her filmde katliam yaptığını falan söylüyorlar mış. Ulan adamdaki özgüven parmak uçlarından ayak bileklerine kadar sıkıştırılmış şekilde duruyor. Aslında o özgüven de yeter. Dans dediğin şey aslında bir özgüven verme mesajı olabilir mi? Olamaz mı? Peki o zaman.Neyse bu kafayı şununla dağıtalım
Çarşamba, Eylül 28, 2011
Haydar Dümen (True Story)
Haydar Dümen'in yazlıktan komşusu 2 arkadaşım vardı üniversitede.
Çılgının tekiymiş adam. ha bire birbirlerine pislik yaparlarmış. Bunlar bir
nedenle bozuşmuş muydu, dalaşmış mıydı, arkadaşlar adamın teknesini mi
pisletmişti uzun bir hikâye vardı öncesinde şimdi hatırlamıyorum, aradan 10
sene geçti hikayeyi dinleyeli. Bir gün Haydar Bey bunların kapısını çalıyor.
Elinde bir kutu pasta. "Arkadaşlar burada komşuyuz, her gün yüz yüze
bakıyoruz. Ben şahsım adına sizlerden özür dilerim. Buyrun bu pastayı afiyetle
yiyin." diyor. Tabi arkadaşlar da hemen "aa ne önemi var abi neden
zahmet ettin biz de özür dileriz" falan diyor. Aralar düzeliyor falan.
Sonra bu
arkadaşlarım Haydar Bey gittikten sonra hemen yemek masasına yönelirler.
Masanın ortasına pasta kutusunu koyarlar, ellerinde çatallar, birisi uzanıp
kutuyu açar veeeeee
Bok!
Adam pasta kutunun
içine sıçmış. Yollamış çocuklara. Böyle duruyor.
Bizimkiler göt
gibi kalmışlar. Tabi daha sonra böyle misillemeler devam etmiş falan filan. bir
çok hikaye anlatmışlardı. Aradan bir tek bunu unutamadım.
Ben, Bazen, Genellikle, Sık Sık...
Okumadan önce playe basında fon müziği gibin olsun.
ama bazen tabi.
kısa bir süre için.
sanırım buna dinlenmek diyorlar.
Cumartesi, Eylül 10, 2011
Pazar, Haziran 26, 2011
Türk Dil Kurumu sen naber ya?
"herşey" kelimesi biz ilkokuldayken bitişik yazılır diye öğretildi. şimdi "her şey" şeklinde yazıldığını söylüyor TDK. Yerçekimi her maddeye farklı etki uygular da diyorlardı mesela. Halbuse aynı günlerde izlediğim belgesellerde tam tersi söyleniyordu. Çok kötüydü eğitim sistemi. Eminim şimdi daha da kötüdür. Bütün öğrencilere sabır dilemek istedi canım.
Perşembe, Ocak 20, 2011
Rüya
Rüyamda yol kenarındaki kaldırımda bir çukur gördüm. Kille kapatılmış üstü. Kazdıkça içinde kitaplar buluyorum. Dragon Lance, Ravenloft serileri falan. Hatta Charles Bukowski nin Ejderha İmparator diye bir kitabı çıkıyor ki kalbim yerinden çıkacakmış gibi heyecanlanıyorum oh lan ben bunu ne okurum diye. Yok tabi öyle bir kitap. Çok uzun zamandır kitap okuyamamktan yakınıyorum içten içe. Onun etkisi sanırım.
Teyzecim,
Ellerinizden öpülesice teyzecim. Anlıyorum markette dikkatin başka yerde. Evime hangi ürünü en ucuz en kaliteli nerden alırım endişesiyle bir o raf bir bu raf savrulup duruyorsun. Anlıyorum ama lütfen kasadan geçen en son ürünü bekleyip onların fiyatını kasiyerin gözlerinin içine bakarak bekledikten sonra cevabı alıp, omuzunaki çantaya uzanma. Biraz daha önce hazırlasan da biz senin o koca çantanı kasanın önüne koyup, çıtçıtını açıp, fermuarını açıp, içindeki ayrı gözün fermuarını açıp, içinden cüzdanını çıkarıp, çüzdanın çıtçıtını açıp, çüzdanın fermuarını açıp, içinden ödeyeceğin bedel için çok çok fazla olan ve kasiyerin iki saat bozmak için uğraşacağı bir parayı çıkarıp kasiyere uzatmanı beklemesek? Ben çok üzülüyorum teyzecim, sizi üzmemek için çıtımı çıkarmıyorum ama artık dayanamıyorum. Umarım beni anlar ve artık bize bu eziyeti çektirmezsiniz teyzecim. Öptüm sevgili teyzecim.
Sene 98 falan. İsanbulda kış siyah beyaz. Soğuk iett ötöbüsünde Avcılardan taa Bakırköy lisesine gidiyorum her sabah. Başımı otobüsün camına yaslayıp beyaz karlarla örtülü yer yer egzos ve çamurdan kararmış şehrimi izlerken kulaklığımda Yaşar Kurt vardı. Asiydik o zamanlardan. Birde platonik aşkım vardı, vardı olmasına da benim de koca bir kafam ve diş tellerim vardı. Hoş, koca kafam hala var. Ama diş tellerim yok. O aşık olduğum kızda şimdi 100 kilo. Allah korumuş.
en sevdiğim Yaşar Kurt parçalarından biri buydu
http://fizy.com/s/1jpimp
diğeri de bu
http://fizy.com/s/1aifs4
en sevdiğim Yaşar Kurt parçalarından biri buydu
http://fizy.com/s/1jpimp
diğeri de bu
http://fizy.com/s/1aifs4
Cuma, Ekim 22, 2010
Halay
Elime sata kablosunu aldım, tuttum milleti nerd halayı cektiriom
kabloyu sallayıp
Halay başı admin
çeker
Ne düğündür
Ne düğün
Çarşamba, Eylül 26, 2007
Salsa Rumba Çaçça
Sokağın ortasında bana salsa rumba çaçça yaparak gelen bi adam görsem, elimi sallayıp git öte git öte derim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)